Ne Çok Hain
Sizinle
galiba arkadaş filandık
Işıklı
günlerinde gençliğimizin.
Hayalleriyle
kanatlanırdık
Gelecek,
güzel Türkiye’nin.
Fakat nasıl
da değiştiniz birden
Arınıp bütün
o düşlerden
Buzlu
sularında bencilliğin.
Ne çok hain.
Hayır, belki
de değişmediniz,
Aslınız
belki de buydu sizin.
Sadece zamana
ayak uydurdunuz
Ortak
ateşinde ısınıp gençliğin.
Sonra
neyseniz o oldunuz
Asıl
kimliğinizi buldunuz
Uşağı
oldunuz zalimin.
Ne çok hain.
Şimdi
giydiğiniz her şey markalı
Tadını
aldınız zenginliğin.
O
fotoğraflar parkalı markalı
Uzak bir
anısı oldu geçmişin.
Fakat yine
de yeri geldikçe
El atıp eski
albüme
Kullanıyorsunuz
reklam için.
Ne çok hain.
Aynı arsız
kibir suratlarınızda
Erkeğinizin
dişinizin.
İçim
bulanıyor karşıma çıktıkça
Ekranlarında
TV’lerin.
Kiminiz yeni
yetme faşist çığırtkan
Kiminiz
kaşarlanmış sırtlan,
Sanırsın
kardeşi vampirin.
Ne çok hain.
Yoksul aile
çocuklarıydınız
Orta halli,
belki zengin.
Soyluydu
sizden anneniz babanız,
Sade
yurttaşları Cumhuriyet’in.
Siz hangi
piç köklerden türediniz,
Kimsiniz,
neden böylesiniz
Nasıl
boğuldunuz içinde ihanetin.
Ne çok hain.
Zaman geçer,
devran döner
Yıkılır
sarayı, zindanı zalimin
Efendi
uşağını terk eder
Gereği
kalmayınca hizmetin
Hele azıcık
da diklendiniz mi
Yersiniz
kaçınılmaz tekmeyi
Hadi,
sıkıysa diklenin
Ne çok hain
Kimliksizler,
omurgasızlar
Hedefisiniz
şimdi lanetin.
Ne
hizmetinde olduğunuz iktidar
Ne sahte
parıltısı şöhretin
Kurtaramayacak
sizi bu lanetten,
Halkın
içinde yükselen nefretten,
Artık hiç
değilse susmayı deneyin.
Ne çok hain.
22 Eylül
2012, Ataol BEHRAMOĞLU
(Cumhuriyet)
GÖRE
Gözlerimiz
birbirine göre
Ellerimiz,
dudaklarımız
Ve
aşk
bize göredir
Gece
tam aşka
göre
Rüzgar
geceye göre
Ve
yağmur
rüzgara
göredir
Öpüşmelerimiz
yağmura
göre
Odamız
öpüşlerimize göre
Ve
dünya odamıza göredir
Ve
biz dünyaya göreyiz
Dağlar
dilsizdir yalçındır
Ama
gün gelir bir diyeceği olur onların da
Ve
dağlar, ıssız tarlalar başladı mı konuşmaya
Susmazlar
bir daha, söz artık onlarındır...
Ataol
Behramoğlu
YAŞADIKLARIMDAN
ÖĞRENDİĞİM BİR ŞEY VAR
Yaşadıklarımdan
öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın
mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin
bitkin kalmalı öpülmekten
Sen
bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği
İnsan
saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize
saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak
yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz
kökler salmaktır oraya
Kucakladın
mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya
tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve
uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir
kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin
İnsan
bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem
de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
İnsan
balıklama dalmalı içine hayatın
Bir
kayadan zümrüt bir denize dalarcasına
Uzak
ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün
kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin
hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat
ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın
Ve
kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü
acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın
karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı
damarlarında hayatın sonsuz taze kanı
Yaşadıklarımdan
öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın
mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe,bütün evrene karışırcasına
Çünkü
ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve
hayat, sunulmuş bir armağandır insana
Ataol
Behramoğlu
Resim : Fikret OTYAM
ARADA
Güz güneşi
benzeşiyor bahar güneşiyle
Biri kışa
girerken biri kıştan
çıkarken
Biri yeni bir aşk
öncesinde bir kederden
sonra
Biri biten bir aşktan
sonra kedere girerken
KIZIMA
Bütün insanları
dostun bil, kardeşin
bil kızım
Sevincin ürünüdür insan, nefretin değil kızım
Zulmün önünde dimdik tut onurunu
Sevginin önünde eğil
kızım..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder