Sayfalar

5 Nis 2015

Benden ve bana dair..



Burçak tarlasındaki Ay'a

Baştan Süreya'yım seninle
Gittikçe sevenim
Cansever'im.

Kabuğuna can bulan
Çekirdeğim.
Nerden Uyar'ın oldum ki senin?

Ne üçü bir yerdeyim, sayılgan
Ne beşi bir yerdeyim altın'dan
Hepim dağılmış ayrı yerlerdeyim

Tomris'im olma !
Uyamam.

Dayanamam.

25.Ağustos.2016 Hisarönü-Marmaris



 - Enbahara doğru-
  boşverelim şimdi aşkı
  bende sen kal yeter
  fitilim sarkık döşümden
  patlarım soluğunun yangınına zaten.

  A.Mülazımoğlu  -20.Mart.2014 18:35 Marmaris


AŞK AYMIŞ SANA

aşk aymış sana
kirpiklerinde gitar titreşimi
koy heybene katığını sevdanın
terkinden düşsün tortuların
dağdı, kırdı sür üstüme üstüme
inme sakın semerimden
tuzlu tere bürünsün kısrağın kasıkları
hamura un bulayalım, yoğuralım yine tere banık
fırınında bir ters bir düz, küreğim kavrulsun
işret edip rock yapalım deliler gibi
söylentileri çıksın sesli vuruşların
elalemin ağzına verelim
Toynaklarmızın izi  kalsın pembe-kırmızı                        


A.MÜLAZIMOĞLU





ARMAĞAN
Bir kuş düştü içime
Kedi kıvrımlandı
Aynama vurdu kadın
Soluğum aydınlandı
Seferberlik alır yürür şimdi
Coğrafyamda kör dalaşı
Dalyanı aşıp Kepeze

Düdenine dalar çıkarım ipeksi
Şimdi aşk kaç ilmektir söyle
Gözlerine bürünmüş zeytinlerim
Rengini çal bedenime
Falezden dalsın köpüklere güvercin
Tandan sabaha eğrilmeden gökyüzü
Öylece kalalım , usul ve sessizce…


A.MÜLAZIMOĞLU   -2011



Sana aşkı vadetmiyecem
Çoğu aza, azı çoğa
yeğletmiyecem.
Duru bildim, öz duydum, can sevdim.
Bana seni
Sana beni
Ne bu zaman, ne hiç zaman
Kirletmeyecem.

A.MÜLAZIMOĞLU- 1993


Otyam Babam ve Filiz Otyam ile..

çamurunu kardım hamurunun
ayalarımı bastıra yaydım hamurunu mermere
gıkın çıkmadı
iki elim sekiz parmak
bastırdım belin oldu
altını şişirdim kalçaların
parmakladım arasını ayakların çıktı


 A.MÜLAZIMOĞLU - 2012


Ben tastamam ay değilim
Sen sıra sıra yıldızlar
Geceyi aydınlatmak bize düşmez
Gel öpüşelim

Sende bir pazar kalabalıklığı var amenna
Bağırıyorsun çağırıyorsun ama satmıyorsun beni
Bende bir pazartesi sendromu ki düşman başına
Koşuyorum koşturuyorum ama yormuyorum seni
Biz kendimizi gün saymışız yıl saymışız ama öyle değiliz
Gel sarışalım

Eremezsin aşk olur diyordu bir adam
Sanki eremediklerine aşık olmuş gibi
Eremezsin aşk biter diyordu bir kadın
Sanki erdiklerini sevmiş gibi
Biz milletin dediklerine kanmayalım
Gel anlaşalım ...


G.K.



Buyur bayım
Beni buyur
Oturun şuncacığıma:)))
Kendi ellerimle açtım göğüslerimi
Çok sıçaktır...Şimdi tutma
Önce ağzımdan buyrun
Ense kökümden de alır mısınız?
Eteğim çok yırtmaçlı
Kadın budumdan da alır mısınız?
Buyur bayım
Beni buyur
Oturun şuncacığıma
Gidip gelip gene gelin
Kalkmadan şuncacığıma

G.K. (11.11.2011




Dersimiz edebiyatken O matematiği öğretti
Nasıl toplanır
Nasıl çarpılır
ve nasıl çıkarılırdı insan

Dersimiz fizikken O kimyayı anlattı
Nasıl gezilir
Nasıl tozulur
ve nasıl bozulur insan

Aşk başıma üşüştü
Hiçbir sözün kıymeti yoktur dedi
(Yaptıklarınız hükümsüzdür,
Tarihe düşemezsiniz,
Yazılmıyorsanız eğer)i söyledi
O bunu din dersinde :)) söyledi
Aşk elime üşüştü
Hem sevdim hem yazdım O'nu
O artık ölümsüzdü...

Aşk ağzımdan kaçtı
Teknik dersindeydik
Yakalayamadı beni.

G.K.



Benim öğretmenimdir... dediğim
Yıkık dökük ve viranedir
Çünkü altın elmas yada yakut
Hep yerin dibindedir

Benim öğretmenimdi...r dediğim
Daldaki vişneyi bırakan
Yapraklarla haşna fişne olandır
Gülü herkes koklar ama
Yaprak kırılınca kokandır

Benim öğretmenimdir dediğimin
Ağzı tütün içki ve kadın hohlar
Cam olup buğulanır insan
Birisi gelip bişey yazar

Benim öğretmenimdir dediğimin
Elleri çok küçüktür
Ve ellerinin tersiyle
Onmaz acılarını da küçültür...

Benim öğretmenimin gözleri
Dünyaya hep tersten bakar
Ne varsa buruşuktur onun için
Mecbur kendini düzeltmeye çalışır insan..


G.K.



dölün kimlere akar bilebilmiyom şimdi
sana döşek olamamak bir taraflarıma indi
kokun vallaha da billaha bir yerlerime sindi
ancak kiltlenince hasretim dindi

S.K. 14.12.2011




Seni kuruyorum artık sabahın beşine
Ama o ne biçim kaldırış öyle?....Deli misin:))
Zil zurna:))
Çalgı
Bir de çengiyle....

Hadi ona da tamam....Şimdi gider misin
Seni yıkayacam daha
Seni giyinecem
lütfen
arkanı
döner misin:))

Seni çalışıyorum artık günde on saat
Ama o ne biçim çalışmak öyle..iyimisin?
Kör
topal
ve sağır
bir sabır ile...

Ve seni yatıyorum artık gecenin üçünde
Ama o ne biçim yatış öyle...Elif'misin?
Bir şiir
bir türkü
Bir muhabbet ile

Seni düşünüyorum evet
Evet ama bundan sana ne ki:))
Sana ne ...arıyorken kendimi
Sana çıkıyorsam
Yazıyorsam
evliysem
barklıysam
eşyam mısın
aklım mısın ki sen
Ki: Ben
Bundan bize ne:))

(Gül K. 1 mayıs 2011)


Beni acıktıran bir gülüşün var
Ve cebimde bir metelik yok senden
Mecburi hırsızı oldum kiraz bahçelerinin
Benim kırmızıyla ilgili çok sorunlarım var
Ve..çalmaya devam
Beni artık doyunca
Beni artık vurunca yakalasınlar

Sen şimdi...
Ölür bu kız aşktan
Adımı ağzına almaktan
Diyorsun ama....
Ben senin bildiğin
O becerikli kadınlardan değilim
Hayatımı iki ters bi düz
Hep aynı örmekteyim
HEYHAT!
Yaişasın benim KOMÜNİST SEVGİM.....

İki iki daha dört mü eder
Yok canımmm
Beni saymamışlar
Daha neler
Şöyle söyleyeyim sana
Benim gerçeklerle ilgili
EMPERYALİSTLERLE İŞBİRLİĞİM VAR
Şöylede açıklayabilirim sana
Sıcak
Hava çok sıcak
Şubata iki kişilik
İki gün ekledim
Bu yüzden
Bizi artık
Şubatı artık
Otuzbir çeksinler:)))

(Gül K. )


Cemal Süreya


Şimdi, diyorum.
Şimdi.
Bir deniz,denizde vapur
gökyüzünde martı
semaverde çay olmalı
Bir de çaya yaren.

Cemal Süreya



Ertesi gün için birşey diyemem ama

Rakı içtiğin gün ölmezsin.










..Şu senin bulutsu sesin var ya
uçtan uca tersyüz ediyor geceyi......

..Şu senin tutkulu sesin var ya:
ortak güzellik artı yara izi....

Tutar ellerinden kaldırırsın
adı kötüye çıkmış tüm sözcükleri.

Yeni törenler gerek bize
yeni törenler -kimi zaman en eski.

..Şu senin dolayık sesin var ya
dondurma yiyen gürbüz bir kız gibi müstehcen..

..Şu senin alçaktan sesin var ya
pencereler var burnumun kemiğinde sızı,

Aşklar var unutulmamak için,
boğulmak için ilk sevgili...!

Cemal Süreya....



Mutlu olmanın yolunu, karşındakini mutlu etmek sanıyorduk...
Yanıldık !
Ne kadar mutlu ettiysek, o kadar yalnız kaldık ...

Cemal Süreya
"Okyanusta ölmez de insan, gider bir kaşık sevdada boğulur..."


"şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya
yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki"



8.10 Vapuru
Sesinde ne var biliyor musun?
Bir bahçenin ortası var,
Mavi ipek kış çiçeği,
Sigara içmek için,
Üst kata çıkıyorsun.

Sesinde ne var biliyor musun?
Uykusuz Türkçe var.
İşinden memnun değilsin,
Bu kenti sevmiyorsun,
Bir adam gazetesini katlar.

Sesinde ne var biliyor musun?
Eski öpüşler var,
Banyonun buzlu camı,
Birkaç gün görünmedin,
Okul şarkıları var.

Sesinde ne var biliyor musun?
Ev dağınıklığı var.
İkide bir elini başına götürüp,
Rüzgârda dağılan yalnızlığını,
Düzeltiyorsun.

Sesinde ne var biliyor musun?
Söyleyemediğin sözcükler var,
Küçücük şeyler belki,
Ama günün bu saatinde,
Anıt gibi dururlar.

Sesinde ne var biliyor musun?
Söyleyemediğin sözcükler var.

***
müsait zamanda uğrayıver yüreğime,
bir ara uzun uzun sev beni.
Gelmesen de olur;
Malum hayat işte..
Herkesin aşk'ı başından aşk'ın..!








- Hayatımda ilk kez birisi bana 'kendine çok dikkat et' dedi sadece. Anlamış onun kalbini taşıdığımı herhalde.

-Aklıma bile gelmiyorsun artık. O kadar kalbimdesin ki..


-Sana yolculuk yapmak istiyorum. Kes yüreğine giden bir bilet; “can” kenarı olsun.

San
Kırmızı bir kuştur soluğum
Kumral göklerinde saçlarının
Seni kucağıma alıyorum
Tarifsiz uzuyor bacakların

Kırmızı bir at oluyor soluğum
Yüzümün yanmasından anlıyorum
Yoksuluz gecelerimiz çok kısa
Dört nala sevişmek lazım

C.S. - 1957





Gidişini öperek uyandırdım bu sabah ayrılığı.
Fırından yeni çıkan bekleyişler satın aldım.
Kırmızı mavi ekoseli yalnızlığımı serdim masaya.
Manzaraysa ayrılığa sıfır!
İşte herşey hazır.
acılarımla iki lafın belini kırdık.
Yokluğunda bir kuş sütü eksik.
Yalnızlığım ve ben.
Seni çok bekledik..




bir çiçek duruyordu, orda, bir yerde,
bir yanlışı düzeltircesine açmış;
gelmiş ta ağzımın kenarında
konuşur durur.


bir gemi bembeyaz teniyle açıklarda,
güverteleri uçtan uca orman;
aldım çiçeğimi şurama bastım,
bastım ki yalnızlığımmış.
bir başına arşınlıyor bir adam mavi treni
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.




           Resim : Fikret OTYAM



Bir kadını ortadan ikiye böl…


Yarısı annedir,
Yarısı çocuk,
Yarası sevgili
Yarası Aşk.
Duyanlar bunu bilmez
Görenler anlamaz bunu !
Yarısı rivayettir,
Yarası gece.

Cemal Süreya





Sesinde ne var biliyor musun?
Bir bahçenin ortası var,
Mavi ipek kış çiçeği,
Sigara içmek için,
Üst kata çıkıyorsun.



Sesinde ne var biliyor musun?
Uykusuz Türkçe var.
İşinden memnun değilsin,

Bu kenti sevmiyorsun,
Bir adam gazetesini katlar.

Sesinde ne var biliyor musun?
Eski öpüşler var,
Banyonun buzlu camı,
Birkaç gün görünmedin,
Okul şarkıları var.

Sesinde ne var biliyor musun?
Ev dağınıklığı var.
İkide bir elini başına götürüp,
Rüzgârda dağılan yalnızlığını,
Düzeltiyorsun.

Sesinde ne var biliyor musun?
Söyleyemediğin sözcükler var,
Küçücük şeyler belki,
Ama günün bu saatinde,
Anıt gibi dururlar.

Sesinde ne var biliyor musun?
Söyleyemediğin sözcükler var.




KANTO !

Ben nerde bir çift göz gördümse
Tuttum onu güzelce sana tamamladım
Sen binlerce yaşayasın diye yaptım bunu
Bir bunun için yaptım
-Garson bira getir
Garsonun adı Barba

Ben nereye gittimse bütün zulumlardı
Bütün açlıklardı kavgalardı gördüğüm
Kötülüklerin büsbütün egemen olduğu
Namussuz bir çağ bu biliyorsun
-Garson rakı getir
Garsonun adı Hakkı

Sen belki de bir resimsin ne haber
Kırmızı bir Beykoz’un yanında duruyorsun
Yapın bir de ağaç yapmış yanına
Dallarına konsun diye kelimelerin
-Garson şarap getir

Garsonun hali harap




ÜSTÜ KALSIN
Ölüyorum tanrım
Bu da oldu işte.
Her ölüm erken ölümdür
Biliyorum tanrım.
Ama, ayrıca, aldığın şu hayat
Fena değildir...
Üstü kalsın...



AŞK
Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git.
Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler.
Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin
Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık
Sevgiyeydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı
Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü
Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti
Yoktu dünlerde evvelsi günlerdeki yoksulluğumuz
Sanki hiç olmamıştı

Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu
Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı İstanbullar
Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların dünyaların
Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek
Ki Karakoy köprüsüne yağmur yağarken
Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti
Çünkü iki kişiydik

Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya
Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız
Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu
İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük
Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde
Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra
Sonrası iyilik güzellik.

CEMAL SÜREYA







30 Mar 2015

Edip Cansever




GÜL KOKUYORSUN

gül kokuyorsun bir de
amansız, acımasız kokuyorsun
gittikçe daha keskin kokuyorsun, daha yoğun
dayanılmaz bir şey oluyorsun, biliyorsun
hırçın hırçın, pembe pembe
öfkeli öfkeli gül
gül kokuyorsun nefes nefese.

gül kokuyorsun, amansız kokuyorsun
ve acı ve yiğit ve nasıl gerekiyorsa öyle
sen koktukça düşümde görüyorum onu
düşümde, yani her yerde
yüzü sararmış, titriyor dudakları
şakakları ter içinde
tam alnının altında masmavi iki ateş
iki su
iki deniz bazen
bazen iki damla yaz yağmuru
mermerini emerek dağlarının
şiirler söylüyor gene
ölümünden bu yana yazdığı şiirler
kızaraktan birtakım şiirlere
büyük sular büyük gemileri sever çünkü
ve odur ki büyüklük
şiir insanın içinden dopdolu bir hayat gibi geçerse
o zaman ölünce de şiirler yazar insan
ölünce de yazdıklarını okutur elbet
ve senin böyle amansız gül koktuğun gibi
yaşamanın her bir yerinde.

gül kokuyorsun, amansız kokuyorsun
bu koku dünyayı  tutacak nerdeyse
gül, gül! diye bağıracak çocuklar bütün
herkes, hep bir ağızdan: gül!
ve her şeyin üstüne bir gül işlenecek
saçların, alınların, göğüslerin üstüne
yüreklerin üstüne
bembeyaz kemiklerin
mezarsız ölülerin üstüne
kurumuş gözyaşlarının
titreyen kirpiklerin üstüne
kenetlenmiş çenelerin
ağarmış dudakların
unutulmuş çığlıkların üstüne
kederlerin, yasların, sevinçlerin
ve her şeyin üstüne bir gül işlenecek.

bir rüzgâr, bir fırtına gibi esecek gül
yıllarca esecek belki
ve ansızın dünyamızı göreceğiz bir sabah
göreceğiz ki
biz dünyamızı gerçekten görmemişiz daha
geceyi, gündüzü, yıldızları
görmemişiz hiç
tanışmaya komamışlar bizi güzelim dünyamızla.

öyleyse dostlar bırakın bu yalnızlıkları
bu umutsuzlukları bırakın kardeşler
göreceksiniz nasıl
güller güller güller dolusu
nasıl gül kokacağız birlikte
amansız, acımasız kokacağız
dayanılmaz kokacağız nefes nefese.



Edip CANSEVER


Yapıt: Canan Berber

  Mendilimde Kan Sesleri
        
          Her yere yetişilir
          Hiçbir şeye geç kalınmaz ama
          Çocuğum beni bağışla
          Ahmet Abi sen de bağışla.

          Boynu bükük duruyorsam eğer
          içimden böyle geldiği için değil
          Ama hiç değil
          Ah güzel Ahmet Abim benim
          insan yaşadığı yere benzer
          O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer
          Suyunda yüzen balığa
          Toprağını iten çiçeğe
          Dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine
          Konyanın beyaz
          Antebin kırmızı düzlüğüne benzer
          Göğüne benzer ki gözyaşları mavidir
          Denizine benzer ki dalgalıdır bakışları
          Evlerine, sokaklarına, köşebaşlarına
          Öylesine benzer ki
          Ve avlularına
          (Bir kuyu halkasıyla sıkıştırılmıştır kalbi)
          Ve sözlerine
          (Yani bir cep aynası alım-satımına belki)
          Ve birgün birinin bir adres sormasına benzer
          Sorarken sorarken üzünçlü bir ev görüntüsüne
          Camcının cam kesmesine, dülgerin rende tutmasına
          Öyle bir cigara yakımına, birinin gazoz açmasına
          Minibüslerine, gecekondularına
          Hasretine, yalanına benzer
          Anısı ıssızlıktır
          Acısı bilincidir
          Bıçağı gözyaşlarıdır kurumakta olan
          Gülemiyorsun ya, gülmek
          Bir halk gülüyorsa gülmektir
          Ne kadar benziyoruz Türkiye'ye Ahmet Abi.
          Bir güzel kadeh tutuşun vardı eskiden
          Dirseğin iskemleye dayalı
          - Bir vakitler gökyüzüne dayalı, derdim ben -
          Cigara paketinde yazılar resimler
          Resimler: cezaevleri
          Resimler: özlem
          Resimler: eskidenberi
          Ve bir kaşın yukarı kalkık
          Sevmen acele
          Dostluğun çabuk
          Bakıyorum da şimdi
          O kadeh bir küfür gibi duruyor elinde.
        
          Ve zaman dediğimiz nedir ki Ahmet Abi
          Biz eskiden seninle
          istasyonları dolaşırdık bir bir
          O zamanlar Malatya kokardı istasyonlar
          Nazilli kokardı
          Ve yağmurdan ıslandıkça Edirne postası
          Kıl gibi ince İstanbul yağmurunun altında
          Esmer bir kadın sevmiş gibi olurdun sen
          Kadının ütülü patiskalardan bir teni
          Upuzun boynu
          Kirpikleri
          Ve sana Ahmet Abi
          uzaktan uzaktan domates peynir keserdi sanki
          Sofranı kurardı
          Elini bir suya koyar gibi kalbinden akana koyardı
          Cezaevlerine düşsen cigaranı getirirdi
          Çocuklar doğururdu
          Ve o çocukların dünyayı düzeltecek ellerini işlerdi bir dantel gibi
          O çocuklar büyüyecek
          O çocuklar büyüyecek
          O çocuklar...
          Bilmezlikten gelme Ahmet Abi
          Umudu dürt
          Umutsuzluğu yatıştır
          Diyeceğim şu ki
          Yok olan bir şeylere benzerdi o zaman trenler
          Oysa o kadar kullanışlı ki şimdi
          Hayalsiz yaşıyoruz nerdeyse
          çocuklar, kadınlar, erkekler
          Trenler tıklım tıklım
          Trenler cepheye giden trenler gibi
          İsçiler
          Almanya yolcusu işçiler
          Kadınlar
          Kimi yolcu, kimi gurbet bekçisi
          Ellerinde bavullar, fileler
          Kolonyalar, su şişeleri, paketler
          Onlar ki, hepsi
          Bir tutsak ağaç gibi yanlış yerlere büyüyenler
          Ah güzel Ahmet Abim benim
          Gördün mü bak
          Dağılmış pazar yerlerine benziyor şimdi istasyonlar
          Ve dağılmış pazar yerlerine memleket
          Gelmiyor içimden hüzünlenmek bile
          Gelse de
          Öyle sürekli değil
          Bir caz müziği gibi gelip geçiyor hüzün
          O kadar çabuk
          O kadar kısa
          işte o kadar.
        
          Ahmet Abi, güzelim, bir mendil niye kanar
          Diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar
          Mendilimde kan sesleri.
        
                            Edip Cansever




Şiirler
BİR GENELEV KADINI VE...
Girdi
Sırtında eski bir ceket vardı
Bir yerlerden sızmıştı sanki, gün ışığı gibiydi
Sarışındı
Önce bir süre kapının önünde durdu durdu
Gölgelendi, inceldi, beni gördü
Pek önemsemedim
Baktı, hiç konuşmadı
Oysa bir İsa tasviri gibi uçumluydu, güzeldi
Yer gösterdim, oturmadı
Bir sigara yaktım, ona da verdim
Aldı
Sigarasını ben yaktım
Kısa bir gülümseme yürüdü dudaklarından
Benim dudaklarıma da geçti
Çocuklar gibi kızardım
Öteki kızlar gülüştüler
Ben kendimi sevdim, güvendim
Saçlarımı düzelttim, göğsümü biraz kapadım
Bana elini uzattı, ellerimiz birbirine değdi
Sıcaktı, inceydi, kıskanırım anlatmaya bu eli
Ağır ağır odama çıktık.

Girdi
Açık pencereyi kapadım
Perdeyi çektim
Arkamı döndüm, yavaş yavaş soyundum
Bileğimdeki saati çıkardım
Sigaramı söndürdüm
Tam o zaman..
Zaman da değildi belki
Önce korkunç bir gözyaşı seli
Sonra alabildiğine bir kayalık
Kayaların üstünde bir kertenkele
Ardından bir ormanın uğultusu
Binlerce kanat sesi
Sağ elinde bir bıçak
Yok, hayır, bıçak da değildi
Vuran, ezen, öldüren bir el
Ve eller
Ve dişler
Kendimden geçtim.

Bir daha gelmedi, hayır, bir daha hiç gelmedi
Ama onunla ben
Ne zaman istedimse o zaman yattım.
         
 Edip Cansever







 Bu aralar ellerim hep üşür benim.
 Doktor "kansızlık" der, ben "sensizlik" derim...
     
          Edip CANSEVER